3/09/2010

kula' nın topalını şam'da görmüşler


Kula'ya gittik geldik. ilginç deneyimdi. öncelikle alt katı pavyon olan bir otelde kalmış olmamız, epeyce bir süre geyiksiz kalmamamızı sağladı. lobide sürekli olarak gezmekte olan iki kadından birisinin dönme olup olmadığına dair uzun sohbetler geçti. gezi dönüşündeki ilk derste, 'dönmeyi gördünüz mü' diyen hocamın yanaklarını sıkasım gelmedi değil. bazen projede o kadar çok susuyoruz ve o kadar az çalışma eğiliminde oluyoruz ki; hoca yeni sohbet konuları açmaya çalışıyor. misal, geçen gün south park sevgisinden ve son izlediği bölümden bahsetti. kaldığımız hotel olan değerli' nin lobisinde bir de temenni defteri vardı. son sayfasında ise 'lara' adlı kızımızın yazdığı temenniler bulunmaktaydı. bundan sonraki süreç de lara' nın hangisi olduğunu çözmeye çalışmakla geçti. tarihi ve geleneksel kula evlerini, belediye' nin bir çalışanı ile gezdik. nasıl bir kula sevgisi anlatamam. adam öyle bir anlatıyor öyle bir coştukça coşuyordu ki işi kula' nın türkiye' nin siyasi nabzını tuttuğu iddiasına kadar getirdi. gezi sırasında, gördüğümüz bir cami' nin minaresi bariz bir şekilde yamuktu. değerli gezi rehberimiz ise onun hata olmadığını, güneşin açısının bizi yanılttığından bahsetti. mimar, mısır sövesine gönderme yapmıştı ve minare dönüyordu. abi, bizi saf buldu galiba düşündüm çünkü coştukça coşuyordu. kula' da döner minareli cami resmedin kafanızda. biz nasıl ya olmaz öyle modunda takılırken bir diğer konuya geçip kurtulmaya çalıştı. lakin, biz zaten onun kendi egosunu tatmin etmesine çoktan izin vermiştik. ağzından, zafer köpükleri saça saça kula' yı övüyordu bize. bir andan sonrası nerdeyiz lan? bu adam gerçek mi? şeklinde geçmeye başladı. o övgüde hepimiz istanbul'u bırakalım, çantamızı alıp kula' ya kaçalım tadında bir isteriklik vardı adeta. bize, bilmediğimiz şeyler gösterdikçe coştu, adeta kendi çöplüğünde ötüyordu. bir de camış gibiydi afedersiniz, 3 saat yürüdük bana mısın demedi. bunu belirtince de aldığımız yanıt, en eğlendiğim andı. ''kula' nın topalını şam'da görmüşler". ertesi gün ise gerekli antik kentler olsun, kliseler olsun gezildikten sonra yunus emre köyü' ne gittik. başta yunus emre ve tapduk türbesini gördük. rehber, birazdan göreceğimiz şeyi tasvir ediyordu bize. gözlerinde mutluluğu gördüm, birazdan anlattığı şeyin canlısını göreceğimizi hazır olmamızı söyledi. yunus emre' nin yaşadığı iddia edilen 13 anadolu mevkisinden birisi burasıymış. rivayete göre, yunus emre'nin kırk yıl boyunca yaşadığı yapının tepesine sonradan bir kubbe geçirilmiş ve cami olarak kullanılmaya başlanmış. caminin içini de kök boyası kullanarak resmetmişler. bir gezginin yaptığı hiçbirisi birbirinin aynısı olmayan resimler. mesela iki çiçek bile olsa birbirinin aynısı değilmiş, illa bir fark varmış. mantıken 15.yy' da resmin aynısını birden fazla kere yapabilseydi o gezgin, o köyde yaşıyor olmazdı diyorum. caminin hocası bize bu bilgileri verirken bir resme odaklanmamızı istedi. bir su kıyısı kenarında resmedilmiş 5-6 katlı binaların bulunduğu bir resim. hoca, bizim daha iyi bileceğimizi bu yüzden de sorma gereği duyduğunu belirterek o devirde çok katlı yapılar var mıydı diye sordu. ama bu sorunun alt metni, resimleri yapan gezginin ileri görüşlülüğü vurgulamaktı. hoca, coşkun anlatımına son noktayı koyacaktı çok hazırdı ve sorusunu proje hocamıza yöneltti.
-o devirde bıdı bıdı bık bık ... var mıydı sayın hocam?
-vardı.
bir anlık bir sessizliğin ardından cami hocasının hevesi, proje hocasının cool cevabıyla söndü. yediğim içtiğim bana kalsın, gördüklerim bunlardı. çok yedim ama, korku dolu bakışları ara ara hissettim üstümde.

2 confession:

Adsız | 9 Mart 2010 23:17

''bir gezginin yaptığı hiçbirisi birbirinin aynısı olmayan resimler. mesela iki çiçek bile olsa birbirinin aynısı değilmiş, illa bir fark varmış. mantıken 15.yy' da resmin aynısını birden fazla kere yapabilseydi o gezgin, o köyde yaşıyor olmazdı diyorum.''
kimse mutlu olmasın e mi kimse yaratıcı olmasın adamın hevesini 6yy sora bile kursağında bırak bozum bozum boz onu için rahat etmedi di mi annecim

nk | 9 Mart 2010 23:57

ah saslım! you got the point, biliyorum.