1/28/2011

14

1

Herhangi bir sırada; artık bilet sırası olur, para çekme sırası olur, sıranı asla kapmayacak olan ama buna rağmen seni tedirgin edecek insan var. Evet. böyle sırada bekliyorum diyelim. sırada hareketlenme oluyor öne doğru hamle yapıyoruz, arkamdaki insan böyle o hareketin miktarını biraz fazla kaçırıyor ve gerekli boşluğu sağlamak yerine beni tedirgin eder bir vaziyete konumlanıyor. bu sebeple ben de yerimi muhafaza etme güdüsüyle huzursuzlanıp, ona benim onun önünde olduğumu bir şekilde hissettirmem gerektiği psikolojisine kapılıyorum. sıkıntı. genelde çok şık oluyorlar. aynı zamanda ciddi. hani rahatsız olduğunu belirtmeye çalışsan, rahatsızlığın sebebinin ondan başkası olduğuna çok rahat inandırır seni. çünkü son derece medenidir. tek bir hobisi var, normal sıra düzeninden hoşlanmıyor. arkanda değil yanında olmayı seviyor.

1/26/2011

uçucam oolum

0

dönem sonrası; mail kutumdaki, derslerin gruplarından gelmiş; hocalardan gelmiş mailleri temizlemekten orgazmik bir zevk alıyorum.

render ne ola ki dediğinizi duyar gibiyim

1

kettle suyu kaynatırken başında beklersen resmen daha uzun sürede kaynatıyor. adeta şakacı. aynı şey, bilgisayar için de geçerli. bir şey kopyalarken, ya da bir modelin render'ını alırken ekrana bakarsan inadına yavaş yapıyor, tadını çıkarıyor. bence.

.

1

ah aklıma ne geldi bak. kırk yılın başı gaza gelip de ellerime krem sürersem, mutlaka hemen akabinde ellerimi yıkamam gereken bir durum oluşuyor. öldür beni yarabbim, yeni kremlenmiş eli yıkamak; bundan büyük acı yok.

kabuk

5

teslim kafası; sırasıyla demet akalın, yıldız tilbe ve pink floyd dinleyip bundan çok büyük bir zevk almaktır.

1/20/2011

halamın bıyığı olsa amcam olurdu

7

-selam bilöğgh

-kariyer guruları olmasa mı hiç? yemin ediyorum nefret ediyorum hepsinden. moral bozmak üzere hepsi oralarda bir yerdeler. neymiş? artık ingilizce bilmenin hiçbir önemi kalmamış.ingilizceyi zaten herkes biliyormuş, önemli olan  2. hatta 3. yabancı dilmiş. yavaş! derler adama. neymiş? ekmek artık aslanın midesini bile geçmiş bağırsaklarındaymış. iyice iğrençleştirelim kasvetlendirelim olayı değil mi? şu kalıp sözler bence olduğu gibi güzel, ağzında dursun işte aslanın. sanki ağzından alması kolay bir şey de daha da abartı anlamı yükleyelim.

-bilgisayar programları sürekli yenilenmesin bence. hayır benim uyum sağlamam çok zor oluyor. bağlandım mı çok bağlanıyorum. autocad 2008' e zor veda edip 2010'a geçtim tam, 2011'i çıkardılar. bir rahat durun yahu. 3 yılda falan yenileyin.

-burcu esmersoy bence çok korkunç bir kadın. o kadar korkunç ki; o çıkınca ebru gündeş ve seda sayan'ın korkunçluğu azalarak bitti. hatta öyle ki, south park türkiye'de çekiliyor olsaydı, barbara streisand yerine burcu esmersoy ile uğraşılırdı.

-aslında bunun temelinde biraz da çok futbol bilen kadın durumu söz konusu.

-final ve teslim zamanında olduğum için yapabileceğim en doğru hareketi yaparak house izlemeye başladım. üstelik friends'de de bence şimdiye kadarki en güzel sezon olan 8'deyim.

-vize sonrası ilk derse gitmemek adeta kural gibi bir şey. sanki o ders finale en uzak ders olduğu için onda anlatılacaklar önemsiz kafası var.

-çocukluğumdan beri çok net yaşadığım bir mutsuzluk var. pasta üzerine içilen kola. ikisi ayrı ayrı muhteşem tüketim malzemeleri iken art arda tüketildiklerinde, kola çok anlam yitiriyor.üzülüyorum. sanki böyle inanılmaz bir uyum içindeymiş gibi takılıyorlar ama yok, olmuyor.

-facebook'un bir mesajı okuduğumu asla kabul edememesine her seferinde takılıyorum. oradaki o mesaj yazısı kaybolmadıkça rahata eremiyorum. alttaki update seçeneğine tıklıyorum gitsin diye falan. gereksiz zahmetler. bir de toplu mesajlaşmada benim yazdığım son mesajı yeni mesaj gibi göstermesi yok mu? aman aman.

bunun olayla ilgisi yok sadece içimden geldi.

-geçende ayna adlı güzide programda bu sefer new york' daydılar. artık o ne kadar oryantalist bir belgeselcilik anlayışı ise, manhattan's upper east side bana marakeş gibi geldi.

- babamın telefonunda annem isminin baş harfi ile H şeklinde kayıtlı. neden şaşırdın şekerim bizimkiler manhattan' da ikamet ediyorlar.
yok yok. yılbaşında telefona isim kaydetme geyiği oldu. çıkış noktası ise kız arkadaşımın telefonumda isim soyisim olarak kayıtlı olmasıydı. uzun süre uğraşıldım ta ki bir başka arkadaşımın telefonunda sevgilisinin numarasının kayıtlı olmadığı ortaya çıkana kadar. yani buna niye böyle bir anlam yüklenmiş bilmiyorum. oraya pıtırcıklı isimler yazmazsan odun mu oluyorsun? buna evet dediğinizi duyar gibiyim.

1/19/2011

şehvet

3

 

1/18/2011

boş mesaj

2

geçende aklıma durduk yere bir anı geldi. lisedeyiz. lise 2'de uzun süren bir yalnızlık dönemim olmuştu. bunun üstüne seferber olan arkadaşlarımdan birisi beni ju-judsu kursundan bir arkadaşıyla tanıştırmak istedi. evet ju-judsu. çok iyi olursunuz bence falan diyordu. ben de -adeta bir manyak gibi- kabul ettim bunu. bir cumartesi günü, bir barda arkadaşların konserinde tanışacağız. burası çok önemli, çünkü fark ettiysen -hepimizin de bildiği gibi -  olabilecek en doğru tanışma yeri karanlık ve gürültülü bir bardır. neyse ben arkadaşımdan biraz taktikler alıyorum şunları sever bunları sevmez falan diyor ben de dikkat edeceğim falan.

şimdi düşündüm de lisede gündüz bara konsere gitmek diye bir kavram vardı yahu. allahım bu ne çılgınlık. hiç eser kalmadı onlardan. neyse hazırlandık ettik gidiyoruz. ben o zaman komikli genç t-shirtleri giyiyorum falan, altında bir kot onun altında da converse. sonra barda tanıştık, ama bar nasıl gürültülü nasıl kalabalık of. biz asla birbirimizi duyamıyoruz en sonunda telefon ekranından konuşmaya başladık. ama ben kızı görür görmez hemen dedim cıks olmaz hacı dedim ama arada da arkadaşım var en azından o gün idare etmem lazım. bu sırada okul tarihindeki en büyük olaylardan biri oluyor ve iki kız alt katta sevişiyorlar adeta. tüm bunlarla birlikte ben de içtikçe içiyorum. sonra konser mi bitti sıkıldık mı artık ne olduysa çıktık biz.

anam çıkmamla birlikte bir de ne fark edeyim, adeta ayakta zor duruyorum. saat öğlen 4 falan bu sırada. müsaadenle bu olayda en çok bu noktaya şaşırıyorum. sonra dendi ki kahve içelim. meşhur bahane'ye gittik ve girişte sola oturduk ve çember oluşturacak şekilde bir oturma düzenindeyiz. ben kesinlikle kendimde değilim ve o sırada türk kahveleri geldi. ortam kız isteme merasiminden farksız. gözlerimi kocaman kocaman açıp idrak etmeye çalışıyorum. allahın emri peygamberin.. o gün bir şekilde bitti.

ben pek istekli olmadığım için bir şey yazmadım sonrasında ama o mesaj yollamaya devam etti. sonrasında baktı ki pek oralı değilim. başladı çirkinleşmeye. BEN KENDİMİ GÜZEL BULUYORUM TAAM MI? sen beğenmemiş olabilirsin ama öyle yani çok da talibim çıkıyor falan. bu duruma getirince olayı ben cevap atmayı tamamen kestim. ve bunun üstüne önce BOŞ mesaj yolladı sonra da SENİN KAFANIN İÇİ DE BU MESAJ KADAR BOŞ BENCE yazdı. hayatımda yediğim en başarılı trip olabilir.

sonra tabi ki bir klasik olarak facebook'ta arattım. nişanlanmış ve beden eğitimi öğretmeni olmuş. yüksek lisansını da ju-judsu üzerine yapacakmış. ehe

aydınlanma 2

2


daha önce ugg' ın erkeklik tarihindeki aydınlanma olduğunu yazmıştım (istersen şurda) . ugg' dan bu yanaki en büyük moda faciası da dedemin tarla sularken giydiği çizmelerin moda olmasıdır. yapmayın etmeyin. üstüne leopar deseni gelse de markası burberrys olsa da sırıtıyor, özüne kavuşmak tarlalara dönmek istiyor. altın kafese konmuş bülbüller dolanıyor ortalıkta.

1/17/2011

ben olsam

3

ödül törenlerinde ödül alamayan aktörler o devasa egolarına rağmen, nasıl burunlarından kıl aldırmaz bir tavırla töreni izlemeye devam edebiliyorlar?
ben olsam bozum bozum bozulurdum. nasıl ya? nasıl bana vermezler ki? mis gibi oynadım ki. ya bırak allah aşkına. kesin objektif değiller. yoksa ben alırdım ki zaten. neyse dur çaktırmayayım. (evet aynı jon hamm gibi ) mhohoho

canım turkcell

0

-evet çocuklar demek ki yanmayan sobayı yakmak için ne yapıyormuşuz?
-anamızı cep telefonuyla arıyormuşuz.

bence oradaki kız tüm içtenliğiyle, tüm benliğiyle ananızın *mını yapıyormuşuz! diyor.

1/15/2011

bildiğim her şeyi unuttum

4

yılbaşında pelinim sağolsun beni bu video ile tanıştırdı. azis, bulgaristan' da çok sevilen bir pop yıldızıymış. bulgaristan avrupa birliği' ne girerken biz niye giremiyoruz diyenler bence bu videodan sonra cevaplarını bulacaklar. pink flamingos' un absürdlük seviyesi ile kapışacak derecede sürreal bir çalışma.

tüm kliplerini şiddetle tavsiye ediyorum.

1/12/2011

kimden ne beklemek

0

müzik markette gezerken tatlıses'in yeni albüm çıkardığını gördüm. kendisi o kadar paranın içinde, asla bir görsel uzmanla çalışmayı düşünemiyor. hayvan gibi sesi var, hayvan gibi parası var, hayvan gibi kitlesi var. insan hiç mi taş üstüne taş koymaz, biraz daha fazla özenmez? gerçi kitlesinin onu böyle sevdiğini de biliyoruz ama ne bileyim ben olsam azıcık biraz özenirdim. kendisi adeta albüm kapaklarında, albüm ismini yansıtan jest ve mimikleri kullanma ekolunun yıkılmaz kulesi.

the inside of english is filthy

4

big
huge
enormous
gigantic
abnormal
giant
humongous
massive

ingilizcenin biraz fesat ve dirty bir dil olduğunu düşünüyorum yoksa bir dilde çok büyüğü tanımlamak için bu kadar çok sözcük olur muydu? benim içimin fesatlığı ile olayın ilgisi bile yok.

1/10/2011

nijerya' ya mı gitsek

7

-günlerdir restorasyon teslimi kampındaydım. sonuç olarak bir şeyler çıkarmak gerekirse şu an tüm tarihi çevre koruma bilincinin karşısındayım.tüm hepsi yıkılabilir. yerlerine dümdüz müteahhit işi betonarmeler dikilip mutlu mesut beton yığınlarından şehirlere sahip olabiliriz.
 zaten mimarlık eğitim hayatı resmen böyle bir şey.bir şeyi de burnumuzdan getirmeyin arkadaşım. beyazıt' ta şehircilik projesi yaptık, beyazıt' tan tiksindim. bir dönem beşiktaş' ta bir proje tasarladım, beşiktaş' tan tiksindim. döşeme tiplerinin sunumunu yapmam gerekti bir daha projelerime döşeme koymadım. eski itayan elçiliği binasına dair sunum yapmam gerekti, tüm maçka' dan tiksindim. buna puanınız kaç kanka?

-geçenlerde bir anket izledim. dünyanın en mutlu ülkesi nijerya; en mutsuz ülkesi ise fransa imiş. böyle de saçma şey duymadım. bu tip anketleri nasıl yapıyorlar? mesela bizim ülkemiz için o sorular kime soruldu? bana hiçbir şey soran olmadı. zaten hayatımın hiçbir döneminde sürekli mutlu olmadım ki. mutluluk öyle bir şey mi ki? bence alakası(a' lar yumuşatmasız) yok. sürekli bir sıkıntı, sürekli bu bitsin sonra şu olacak, o bitince ondan sonra da şuna gelecek hah şimdi de şu geçsin modunda bir şey hayat. bazen ciddi ciddi kendimi super mario oyunu içinde gibi hissediyorum.

-ama mesela, ben de dinlenme tesislerinde gece 4.00' de otobüs yıkayan insanın mesleğine sahip olsam dünyanın en mutlu insanı olurdum. adamın resmen bohem bir yaşantısı var. gündüz uyuyor diyelim sonra 10 gibi çıkıyor evden, işine otobüs yıkamaya. ben o otobüsün içinde otururken o saatlerde, o fırça yanak hizamdan geçtikçe her şeye yabancılaşıyorum. bir de genelde asla otobüs gelir gelmez başlamıyorlar.-adeta kendisinin patrounu- yaklaşık bir 15 dakika falan geçtikten sonra başlıyorlar  ve o yıkamanın son anları, otobüsün kalkış saati geldiği için hep yalapşap oluyor fakat onlar bu durumdan adeta tuhaf biz haz duyuyorlar.

-bebeğin yaşının ay olarak söylenmesi durumuna çok takığım. mesela çocuk 14 aylık olur,o zaman eyvallah. 1.2 yaşında falan diyemezsin 14 aylık dersin. yalnız 24 aylık demek, nasıl desem. çok ebru şallımsı. mesela nasıl ki ben hiçbir zaman nazım bebek olmadıysam, 24 aylık da olmadım. ezik ezik 2 yaşında oldum.

-yabancı filmlerde görüyoruz hani. lavaboda dişlerini fırçaladıktan sonra ağızlarını çalkalamak için su almak üzere su bardağı kullanıyorlar. ah tanrım, sen de ezik gibi avucunla al. ama eğer ki bir ebru şallı çocuğu olsaydın, eğer ki bir osman nejat bebek olsaydın, eğer ki 24 aylık bir bebek olmuş olsaydın işte o zaman sen de lavabonun kenarına bir su bardağı bırakırdın.

-operatörün açtığı telefon konuşmalarında hazır seçenekler oluyor ya hani şunun için 1'e bas, bunun için 7'ye bas. ben ne zaman bir şey öğrenmek için arasam, benim soracağım şey asla o 9 rakam içinde olmuyor. bazen ikinci defa bile dinliyorum allam aslında 3'te söylediği şey benim öğrenmek istediğim şeye mi karşılık geliyor?diye ama; ı-ıh yok. bir yandan para yazıyor mu o ya o_O çok mu yazdı ki o_O diye yürek erintisi. aman aman.

-hazırsan bir kez daha mutluluk tanımı yapacağım. bence mutluluk, alarm kurmak zorunda olmadan yatabilmektir.