1/06/2013

beis

1

-siz de her sabah ceset gibi kalkıyor musunuz?

-mesela ben ne zaman sabah evde kahvesini içip kahvaltısını edebilen bir insan olacağım? öyle bir dünya yaşanacak mı ya?

-arkadaşlar, geçende kendi şansını yaratmak ile ilgili bir cümle duydum da müsadenizle biraz midem bulandı. pozitif bakmanın da karmanın da amına koyayım.konunun çıkış noktası da, bir takım şeylerin olumsuz yanını düşünerek sürekli şansımı kötü yönde etkilemem şeklinde bir yorum almamdı. bu noktaya daha sonra geleceğiz.

- 3 bilemedin 4 aylık bir süreç olarak planlanan bakü hayatım 22 hazirandan beri devam etmekte. bir projenın uygulanması aşamasında yaşanabilecek tüm aksilikleri tahayyül edin, ettiniz mi? evet işte biz hepsini yaşadık. ondan sonra lütfen kimse karşıma çıkıp, şansını kendin yaratmak ya da kötü şansı çağırmak gibi şeylerden bahsetmesin.

-bakü'de hiç de fena olmayan bir hayatım var ama konu o değil. konu, ben ne kadar net şeyleri seviyor isem hayatın karşıma bir o kadar muğlak şeylerle gelmesi. şu geçen 6 aylık zaman diliminde iki sefer 1 aylık süreçlerle iş durdu. burada sebebini anlatmayacağım, birilerine anlatmak da yeterince sıktı zaten. ve bu, oraya alış buraya alış süreçlerinde bünyem inanılmaz saçmaladı. tam bakü'ye adapte oldum dönmem gerekti, yeniden istanbul'a alıştım yine dönmem gerekti. zaman ayırmayı istediğim bir sürü insana vakit ayıramadım misal. bunun mutsuzluğunu fazlası ile yaşıyorum.


-geçen sene 2011'e 10 üzerinden 6 vermiştim sanırım(arayıp bulmaya üşenmek), geçende bir muhabbet arasında 2012'ye de 6 verdiğimi fark ettim. buradan bir sonuç çıkarmam gerekirse hayatımın baya bir vasat/vasatın biraz üstü şeklinde seyrettiği.

-15 aydır çalışıyorum hala iş hayatına tam adapte olamadım. arada böyle her şeyi yakasım falan geliyor. bütün bir gün çalışıp akşamki 3-4 saatlik dilimlerde yaşamaya çalışmaya, değil 15 ay 150 ay geçse de alışabilecekmişim gibi hissetmiyorum. belki çalıştığım yerin de etkisi vardır, başka yer görmeden net karar da vermemek lazım.

-bir de askerlik mevzusu var tabi, arada bir çılgınlık yapıp askere mi gitsem diye de düşünmüyor değilim. zira sürekli bunun gölgesinde yaşayacak olma fikri can sıkıyor.

-2011 aralıkta başlayan süreçle birlikte koca bir 2012 boyunca hastalıklarla uğraştık, psikolojimin içine sıçılmasında bu da büyük bir etken. tüm bu hastalık süreçlerinden sonra, sürekli bir hayatı kaçırma kafası yaşamaya başladım. aileme daha yakın olmak için izmir'e taşınmayı falan düşündüm derken yine şu süreçte askerlikti boktu püsürdü derken geniş çaplı planlar yapamadığımı fark ettim.

-geniş çaplı planlar yapamamak da insanı köşeye sıkıştıran bir mevhum.

-öte yandan benimle bir mezun olup hala çalışmayan yaşıtlarım? sizi kıskansam mı ne yapsam bilemiyorum.

-2012'nin benim açımdan en güzel iki olayı madonna konserine gitmek ve dövme yaptırmaktı. ikisi için de SONUNDA kelimesini kullanabilirim.

-dövme konusunda pek duracağım gibi durmuyor, 3. ve 4. için kararımı vermiş durumdayım.

*tüm bunların yanında klasik c.o.a.d.f tarzı yazacak olursam;
-arkaaşlar sırf ana akım diye adele' e bok atanlarınızı görüyorum, yapmayın etmeyin.

-uzunca bir süre boyunca 500ES isimli otobüsü, 500S olarak yazıldığını sandığımı itiraf etmeliyim. çünkü ben doğma büyüme birmingham'lıyım.

-bir keresinde cape town demek isterken carpe diem demiştim ve çok utanmıştım. ama şimdi bakınca bu ikisi adeta karıştırılmak için varlar.

-bazen, bilgisayardan harici belleğe(ya da tam tersi) büyük boyutlu dosyalar aktarmam gerekiyor. o süreçte tabi ki bilgisayar başında beklemiyorum. çünkü  beklersem aynı pis kettle'ın(ketıl böyle mi yazılıyor) başında beklersen suyu geç kaynatması gibi bir şey yaşanacağını biliyorum. işte bu sebeple tahmini kopyalama süresi kadar bilgisayar başından ayrılıyorum. hatta biraz daha süre ekleyip kendimi garantiye aldıktan sonra döndüğümde ise genellikle, kopyalama işleminin aslında durmuş olduğunu görüyorum. böyle işte ne bileyim "bok püsür şu bu dosyayı kopyalamak konusunda emin misiniz?" bu soruyu o anda cevaplamadığım için tüm uğraşlar boşuna gidiyor.

-son olarak hala ders çalışamama üzerinden komiklikler yapan yaşıtlarımı görüyorum. please don't. 7 yaşında çocuğu olan yaşıtlarımız var bak. hayır örnek olsun diye söylemedim, ibret olsun diye.

-tıpkı sıla bacımın da söylediği gibi; çok sevdiğimden değil zor sevdiğimden..

-tek nokta çok keskin, üç nokta çok romantik. bu sebeple iki nokta kullanmakta bir beis görmüyorum.

burayı hala okuyan birileri varsa,
sevgiler.