10/05/2009

bağcık ve samimiyet


-pazar geceleri uyuyabileceğimizi sanıyoruz ya hani, işte her hafta o hüsranı yaşamaktır beni üzen. ama sabah geç saatlere kadar yatmışsın nereye yatıyorsun erkenden.. haftanın en sendromik gününe uyanıcaksın ama dakikaların aleyhine işleyişine rağmen uyku sinsice düşmanınmış gibi takılıyor. yatağın içinde olup da uyuyamamak stresinden bahsetmiyorum bile! sonuç itibariyle pazar hep üvey evladımız halbuki tatil sevilmesi lazım ama olamıyor. ne tatil yapabiliyorsun ağzının tadıyla ne de ertesi güne bir şeyler yapabiliyorsun. ikilemin alevli dünyasına hoşgeliyorsun sadece. bence haftalar cumartesiden salıya devrolsun.

-bence bir ayakkabının yeniliğini kaybettiği gün; bağcıklarını içine doğru ittirip, bağcıkların üstüne basmanın verdiği tüm rahatsızlığa rağmen, üstüne ayağımızı geçirdiğimiz gün oluyor. işte o ayakkabı tüm janjanını orada kaybediyor ve daha bizden oluyor.

-orijinal alınan dvd' nin 1sa 15. dakikasından itibaren bozuk çıkması, senin onu aldığın ile çok uzak olman ve dahası nasıl olsa sorunsuzdur diye fişini saklamamış olmak daha da fazlası onun izlemeyi çok istediğin arşivinde mutlaka olsun dediğin bir film olması.. ben bunu yaşadım, allah düşmanıma tattırmasın.

-lisedeyken rozet çılgınlığı vardı. herkes kişiliğini ya da olmak istediği kişiliği bu rozetlerde yansıtırdı. lisede olmak bazen çok güzel bazen çok çirkinmiş. neyse ki insan bir şey geçip gidince onu daha çok güzel yönleriyle hatırlıyor. rozet ben takmadım mı takibi taktım.

-stajdefterimiyazıcamstajdefteriyazıcamstajdefterimiyazıc.... kırk kere söylersem oluyormuş

0 confession: