7/24/2010

uzun süredir potpori yazmadımdı



~ eğer yoğurt mayalayan bir anneniz varsa; o örtüler hatta belki de battaniyeler altındaki yoğurda yaklaşmanın ne kadar ölümcül bir tehlike olduğunu bilirsiniz. isterse salonun ortasına kurulsun o tencere kap kacak her neyse, buddha kadar dokunulmazdır. geçende arkadaşlara da anlattım, yaprak gibi titrediler. doğru düzgün hiçbir batıl inancı olmayan annemin yoğurt mayalamak konusunda çok fantastik bir yöntemi var. şimdi yoğurt olması amaçlanan süt, gerekli işlemlerden geçirilip de bir süre sonra tutmadığı gözlemlenirse yoğurda 'seni köpeklere atarım bak' diyorsunuz ve yoğurt korkudan tutuyor.

~ama yine de 1.5 yıllık ev arkadaşımın elinin üstünü koklayıp da deri kokusunu çok seviyorum demesi kadar fantastik değil.

~suyun sıcaklığını istediğim değerde sabit tutamadığım, sürekli değişmesine engel olamadığım duş; izlediğim diziye ya da filme senkron olarak ne yaparsam yapayım uyduramadığım alt yazıyla aynı mutsuzluğu hissettiriyor.

~saçımı kestirdikten sonraki kısa bir zaman diliminde çok mutlu oluyorum. sonra bir anda ne olduğunu anlayamadan çirkinleşmeye başladığını hissediyorum. dengesiz uzamalarla olsun, işte efendim tam da tanımlayamadığım sebeplerle çirkin olduğu bir döneme giriyor . sonra da bir kaç küçük müdahale ile istediğim mutluluğu sağlayabildiğim dönem geliyor; ama uzun sürmüyor. bu idare etme sürecinde bir gün bir anda cinnet geliyor ve kendimi kuaför koltuğunda buluyorum. o aradaki süreç black out gibi bir şey bence.

~2010 yılındayız. insanlar hala uçan araba yok diye dalga geçiyorlar gelişmemizin beklenenden geride kaldığını vurgular şekilde. halbuki ona gelene kadar bu yıla geldik hala saç yağı diye bir şey var. buna nasıl çözüm bulunamaz. çok kınıyorum.

~gerçek bir mutsuzluk tanımı yapmam istense; çok beğenilerek, sevilerek alınan parfümün sıfır kalıcı olduğu gerçeğiyle yüzleşmek derim.

~insan ne kadar çok güzel iç çamaşırı alırsa alsın, illa ki içlerinden bazılarını kayırıyor gibi oluyor. aynı durum çoraplarda da söz konusu.

~o kadar çok bir şeyler izliyorum ki; artık zevk alma boyutunu aşıp görev haline dönüştü. saçma ötesi. o yüzden bir takımını beklemeye aldım. yoluma yalnızca south park ve breaking bad ile devam ediyorum.
~testere 7, 3d olarak da hazırlanmış. o cağnım serinin, oralardan buralara gelişini hüzünle takip etsem de ilk altı filmi izlemiş biri olarak bunu da aynı şekilde bir görev gibi gidip izleyeceğim. çoğunluğun aksine; 1.filmin haricinde 3'ü 4'ü seven, 5'e idare eder diyen ben 6'nın tam bir zırvalık olduğunu düşünüyorum. ama seri bu, başladığın işi yarım bırakmayacaksın.

~bir de star wars var. o kadar film izledim ve biliyorum ki star wars'u da izlemeliyim. ama yanlış bir arkadaş tavsiyesiyle serinin normal sıralanışı gibi 4'ten başlamak yerine ilk olarak 1. filmi izlediğim ve hiç keyif almadığım için sürekli erteliyorum.

0 confession: