4/09/2010

Six Feet Under!



-yerin 2 metre altında-

2001-2005

"-what happened to us?
-life happened to us."
Çarşamba gecesinden beri içimde bir yumru var. o gece bile bile, bir daha hiçbir yeni bölümünü izleyemeyeceğimi bile bile six feet under'ın son bölümünü izledim.

daha öncesinde blog'ta nip/tuck'ın gelmiş geçmiş en iyi dizi olduğunu düşündüğümü söylemiştim. çünkü o zaman henüz six feet under ile tanışmamıştım. ama yine de bu önerme hala gerçek olabilir çünkü six feet under' ı dizi kefesine koyamıyorum. her bölümü ayrı bir film, ayrı bir drama şaheseri. özellikle biraz da mazoşist yanınız varsa. çünkü acıtıyor.

bir süredir oturdum yazmaya çalıştım ama diziyi anlatamadım, kelimelere sığdıramadım. ona layık olmayan hiçbir şeyi yazmaya kalkışmak bile istemiyorum. bir dizi nasıl yapılmalıdır, karakter metinleri nasıl olmalıdır, ölüm ile yaşamın birbirleri ile olan ilişkisi nedir, bir insan neden ölür, ölmeyi hak etmemek diye bir şey var mıdır, ölümün erken olanı diye bir şey var mıdır yoksa her ölüm erken ölümdür- müdür? sorgulamanın faydası var mıdır. bunları düşündürtüyor bize.

-diziden bir sahne;
başrol karakterlerinden birisi rüya görmektedir. rüyasında kaybettiği babası, etine dolgun zenci bir kadın ve bir adam bir masa başında oturmaktadır. babasına diğer insanların kim olduğunu sorduğunda babası, zenci kadının hayat; adamınsa ölüm olduğunu söyler. bu sırada kadın ve adam çin daması oynamaktadırlar. sonra kadın kalkar adama doğru gider kucağına oturur ve adam kadını kahkahalar içinde becerir.

(daha iyi anlatılabilir miydi ki ölüm ile yaşamın ilişkisi ?!)

dizi yapımına giriş 101 dersi diye bir şey olsaydı bu six feet under olurdu. bu kadar net söylüyorum.

to nate!
maya, ah be kuzum
language!
bu anın fotosunu çekemezsin, çünkü çoktan bitti!


bir dizinin karakterleri özlenir mi yahu?! bittiğini kabullenemiyorum bir türlü.

0 confession: