1/02/2010

çooook yahşi batı



bir mesleği ya da meslek olmasın herhangi bir şeyi icra ederken, o alanda yaptığı her iş beklenen; o yaptıysa mutlaka iyi bir şeyler olmuştur denilen bir insan olmak hayatta olabilecek belki de en güzel şeylerden biri sanırım. ülkemiz için buna çok bariz bir örnek var, cem yılmaz. kendisine yüklenmiş olan çok komik olma misyonunu bir kenara koyma isteğindeyim çünkü zekasına ve yazım gücüne o kadar hayranım ki; hatta itiraf etmek gerekirse, ciddi anlamda yazma gücünü kıskanıyorum. bu yazma gücünün temelinde yatan birikim önemli bir anahtar. çünkü bu güce hayran olmamı sağlayan asıl etmen, cem yılmaz' ın inanılmaz olduğunu tahmin ettiğim bir akademik birikime sahip olması ve bunun yanında kültürümüze, onu avucunun içinde oynatabilecek kadar hakim olması. bu iki özelliğe sahip bir insanın akademik ve kültür yoğunluklu göndermelerle dolu metinleri beni kendimden geçiriyor. cem yılmaz için bir önsöz olsun bu. yahşi batı' ya gelmek istiyorum. çok üstü kapalı bir yazı yazmaya çalışacağım, kimsenin seyir zevki kaçmasın. çünkü izlemeyen herkes için şu anda harika bir film cepte durmakta.1 ocakta arkadaşlarımla gittiğim filmde tüm sinema tamamen doluydu. yaptığın işin bu kadar merak edilmesi kadar zevk veren bir ego tatmini daha düşünemiyorum. düşünün, 1 ocak. çok özelmiş gibi görünen ama yılbaşı gecesi akabinde kaynamaya mahkum olan talihsiz gün. benim bu yılbaşım gerçekten çok güzeldi onu bir kenara koymak istiyorum ama genelde 1 ocak çirkindir. o güne en çok yakışan şey de yahşi batı olabilirdi sanırım. cem yılmaz öyle bir senaryo yazmış ki, her bir noktası ince ince göndermelerle dolu. filmin ilerleyen her bir anını bu senaryonun çıktığı beyne hayran olmakla geçirdim. ingilizce konuşmalarla başlayan filmde, tam da ben ciddi ciddi tüm film ingilizce konuşup konuşmayacakları merakı içindeyken, cem yılmaz inanılmaz bir hareketle türkçe dublaja (?!) geçti. hikaye bir yandan tatlı tatlı ilerliyor, bir yandan araya o kadar güzel göndermeler geliyor ki.. başlıca bahsetmek gerekirse buffalo taşakları ile kıyılan nikah sonrasında türk telefon sapıklığı tarihine gelen ohh serinledim göndermesi, bıyıklı demet evgar macun- ağda göndermesi, colanın bulunması, colayı türkler bulmuş olsaydı olabilecekler, istenmeyen tüy adlı kızılderili, sert gay kovboy, esrar kafası, esrarın deli karın acıktırması, benim bir şeyim yok biraz karıncalarla konuşacağım kafası, ata sporumuz yağlı güreşin gay fantezisi olabilme ihtimali, baktığın yerde güzelliği görebilmek mesela at sikindeki kelebek, bu göndermeleri yaparkan üstlerinin harika bir şekilde kapatılmış olması ve hepsinin seyircinin zekasına kalmış olması, tiyatro tarihimiz, orta oyunu, hacıvat - karagöz, amerika' nın sürekli papates yiyen halkına türk yemekleri yedirilirse olabilecekler, kentucky' de tavuk işletmesi açma kafası ve kfc göndermesi, türkler kızılderiliymiş hayır oğlum öyle değil kızılderililer türktür derler, işin yoksa 10 dakika ara repliği ile araya giriş ve daha bir sürü şey. filmde gereksiz bulduğum şey chuck-çak esprisinin fazla kullanılmış olması idi. demet evgar da, eğer bilinçli bir seçim değilse, fazlaca 1 kadın 1 erkek' teki rolü etkisindeydi. bir kaç kez daha izlemek isteyeceğim bir film olmuş. cem yılmaz yeter ki sürekli bir şeyler yazsın, üretsin diyorum!

son olarak, biraz kişisel olacak ama, yılbaşı ve akabindeki zaman dilimini harika bir şekilde geçirdiğim muhteşem tatlı dostlarımı bir kez de buradan kucaklıyorum. ( ibo-uğur-pelin)

0 confession: