9/09/2010

geçmiş yaşamlarında sarma dolmasıydılar


-maymundular afedersin.

internet sitelerininin çok büyük bir problemi var; ünlü insanların ünlenmeden önceki hallerini çok merak ettiğimizi düşünüp durmaları. gerçekten ama gerçekten hiç merak etmiyorum. haber yapıyorlar yapıyorlar ve sonunda haber olabilecek şeylerin kıtlaştığı bir döneme giriyorlar ve hemen sürüyorlar piyasaya geçmişte neydiler hikayesini. işte türkiye'nin yıldızlarına katılmış da yıldızı parlamış da. oyuncu olabilmek için yönetmenin kapısında yatmış da bir şeymiş de. madem bu konuyu irdeliyorsunuz yazsanıza böyle ünlenmeden önce orospuydu. misal hülya avşar, misal ajda pekkan ( pek inanmasam da tanıdığım tüm büyyükler öyle diyorlar) garsonken arta kalan biftekleri götürüp evinde yemesinden daha ilgi çekici olur.

-arabaya binmeden önce güneşin hangi tarafa geleceğini hesaplayıp ona göre konumunu belirleyen insandan ölümüne çekiniyorum. nasıl bir küçük hesapların insanısın sen öyle. pis. o kadar hesaplıyor ki; diyelim gidişte güneş gelmeyen tarafa oturdu ama bu sefer de döneceksiniz o zaman da hop geçiyor diğer tarafa. bari herkes geldiği yerde dönseydi. bir yolunu buluyor illa ki.
valla ayağımızdan donumuzu alır haberimiz olmaz.

-nerede denize girişte uzunca bir süre tüm vücudunu suya sokmayan, sokmamaya çabalayan bir insan var; orada çok sevimli bir insan var. istiyorum ki hep onun yanında olayım. o beyhude çabasına helikopterimden halat sallayıp yardımcı olayım. neyin peşindesin diyenlere, uzaktan ona pışır pışır su atan yakınlarına karşı birlik olalım. canı çok kıymetli çünkü onun. ben bodozlama dalsam da anlıyorum onu. sırça saraylarda büyümek kolay değil.

-ama nerede sarmaya dolma diyen bir insan var, işte orada gerçekten sevimsiz bir insan var. sarma sarmadır, dolma dolmadır. bu kadar da bariz bir gerçek. yaprak sarmasıdır misal. yaprağın içine malzeme konur ve sarılır ammavelakin patlıcan, biber,kabak,domates,patates o malzeme ile doldurulur.

-tanrıdan en büyük dileğim ne kadar kilo alırsam alayım, dolma gibi parmaklarım olmamasıdır. böyle de küçük mutlulukların peşindeyim.

-hidayet o ağzındaki damaklık mı her neyse artık. onu çıkarıyor parmağıyla elliyor tekrar ağzına alıyor. maça konsantre olamıyorum. pis pis adamlar elledi ama o topu hep. sonra sen de elledin. öğretmen çocuğu olmanın ağır hezeyanları.

-öğretmen çocuğu olmanın ( bana göre) en büyük getirilerinden biri de devamlı uzun görünen tırnaktır. sübyan zamanlarda dibinden değil neredeyse kökünden kesilen tırnakların beyaz kısımları, tırnağın asıl kısmı olması gereken pembe gövdeden büyük hale gelir. bu yüzden önrümü lan tırnaklarım uzun mu yoksa takıntısı ile yaşamak zorundasındır.

-tırnak deyince de, hani tırnağın uzunluğunu kontrol etme amaçlı genel bir kabul vardır ya. avuç içine doğru düz bir şekilde bakarsın. tırnakların o bakıştan görünmüyorsa uzun değildirler. bu kabul nasıl kabul haline gelmiş?
asma yaprağının arasına, pirinç domates soğan karabiber tuz harcı yapıp koymayı kim akıl etti sorusuyla aynı soru aslında bu. herhangi bir şeyin ilki nasıl oldu merakı.

-mazide kalmışken bir anda tekrar parlayan sanatçılar olmasa mı hiç acaba diyorum. nil burak ile yeliz'e bir honolulu bileti alalım takılsınlar orada derim ben. zira olamıyorlar tekrar.

0 confession: