
-bir de veli toplantısı diye bir kavram vardı. insan ailesine bir yabancılaşırdı. bir yandan öğretmenin, diğer yanda senin okulda nasıl bir insan olduğunu tam bilmeyen ebeveynin. değişik bir bocalamaydı. bambaşka bir tattı.
-lise son sınıfta aşırı sert despot sevimsiz bir fizik hocamız vardı. son sınıfta yakın bir kız arkadaşımla aynı sırada oturmaktaydık. bir gün sen o sert fizik hocası yanımıza kadar gel, arkadaşımın kulağına eğil, " siz çok yakışıyorsunuz" de. işte o an dedikodunun; hayat felsefesinden, hoca kimliğinden çok bağımsız bir yerde olduğunu öğrendiğim andı.
-bir de " dua et öğretmen çocuğusun" travması vardı hayatımda. 2. ve 3. sınıfta annemle aynı okuldaydık ve bir şekilde bana kıl olan insanlar bu cümleyi kuruyorlardı. yahu daha çocuğum resmen 8-9 yaşındayım. nasıl bir gıcıklığım olabilir üst sınıflara. sanırım öğle arasında okula giriş yasak olduğu halde ben girebildiğim içindi. daha büyük bir açıklaması olamaz.
- seda sayan da bildiğin bacım ayağına, beyaz sarayda yaşıyormuş. tamam gecekondu beklemiyordum da o sarayımsı, kolonlu yapı çok gıcığıma gitti.
- bir tanıdığım ailenin çocuğu bu yıl üniversiteye gitmişti. yazın kız kaçırmış. ailesi de eli mahkum kabul etmiş resmen. kızın işi gücü yok ve kaynanası - kayınpederi ile kalıyormuş. çocuk da haftasonları geliyormuş. işte hayatta en çok üzüldüğüm şey, şu çocuğun hayat felsefesine sahip olamamamdır. nasıl bir genişlik katsayısıdır.
- bayram münasebeti ile öğrendiğim bilgiye göre keçiler, koyun fiyatlarını geçmiş. apdurrahman çelebi' li atasözü fena patlamış.

0 confession:
Yorum Gönder