4/24/2011

bu sene her erkeğin dolabına mürdüm ve fuşya girecek


takip ettiğim bir-iki tane erkeklere yönelik moda blogu var. onları takip etmeye de kızların arasında çılgıncasına furya olduğu için, meraktan sardım.

şekerim, prada yakın bir zamanda 2011 koleksiyonunu görücüye çıkarmış. sonunda derin bir nefes aldık. çünkü kusura bakmayın ama elim ayağıma dolaşmaya başlamıştı ne giyeceğim diye! daha önce de ebru gündeş' ten alıntılamıştım hatırlarsanız rabbim standartlarımı korusun diye.

şimdi bu sene trench-coat' ler yine moda. zaten hiçbir zaman modası geçecek bir şey değil. ama zaten bu sene moda olmasının numarası, onu öyle dümdüz giymek değil. beyler, bu sene altına seçeceğimiz - tercihen kumaş- bir kapri ile kombinleyip ( mümkünse tam diz altında kesilen ve paçası bir kere dışa kıvrılmış ) altına o hizaya kadar gelen çoraplar giyiyoruz. altını da mümkünse corcog tarzı bir ayakkabı ile tamamlıyoruz. bermuda ile ilgili aklınızda soru işaretleri kaldıysa sizi bir süre şuraya alayım. renk olarak bu yıl bizim için ölü somon ve mürdüm' ü seçmişler. bu renkler ne be diyecek kadar düzseniz, lütfen, sizi alalım.. ( widen your horizon, please)


ahahah,
moda dünyası bana çocukluğumdan beri çok ütopik gelmiştir. ara ara işte armani şu koleksiyonunu sergiledi, dolce & gabbana şunu sundu gibi bir haber çalınır kulağıma ve bakarım. özellikle bu koleksiyon açıklama zamanları hep çok alakasızdır. mesela yazın civciv sıcağını yaşıyoruzdur ama domenice ve stefano' nun kafasına eser ve bir sonraki yılın ilkbahar koleksiyonunu açıklarlar. hele bir dur önce bir yaz bitsin. hem ilkbahara iki mevsim daha var kargaşasını yaşarım. ( çok çalışkanlar,ondan zaar*)  ve bugüne kadar gördüğüm sergilerin %95' inde günlük hayatla alakası olmayan şeyler görürüm. tamam, o kadar düz bir bakış açısına sahip değilim, sonuçta o da bir sanat. ama bunun bize sunulması hep o tasarımların günlük hayatta da kullanılabilecek şeyler olduğu yönündedir.

öte yandan bence bir erkeğin şık olması, bir bayanın şık olması kadar gerekli bir şey. şık olmayan bayanlar, beni üzmeyin ve hepiniz şık olun. yani insanın içi güzel olacak o çok net ama sonuçta ruhlar dünyasında yaşamadığımız da bir gerçek. bu noktada giyim olayı çok çok büyük önem kazanıyor. ben dikkat ediyorsam, karşımdan da beklerim.

ama gelelim şimdi. bir düşünüyorum kendimi, kumaş bir kapri giymişim. mürdüm rengi. altına çekmişim çorapları. baklava dilim desenli. bu husus da farklı bir boyut. baklava desenli çorabı normal biri giyince ıyy kıro diyenler armani ön plana çıkarınca bayılıyorlar. neyse konumuz bu değil. evet üstüne de çekmişim trench-coat' umu, sonra çıkıyorum evimden. vay efendim çok güzel oldu ( doğan,11) . yürü bakalım sokakta 1 km. ne yemediğin bakış kalır, ne de laf. sonuçta hayat sürekli milano moda haftasında geçmiyor ki. wayfarer gözlük takınca bile ibne mi lan bu? bakışı atıyor adam. ondan sonra giriyorum bakkala, yarım kilo peynir alacağım. yemin ediyorum o kapri o anda üstümden bırakır kendini dımdızlak kalırım. altın kafese konmuş bülbüle döner tüm fuşyeliğiyle.
gerçi bu durum tamamen modayı takip etmekle alakalı da değil. farklı olmakla alakalı sanırım. çünkü ben hayko cepkin' in de bakkaldan yarım kilo peyniri nasıl aldığını çok merak ediyorum mesela.

bu tarz bir prada kafası yaşayabilmek için böyle tamamen altın varaklı şadırvanlarda takılıyor olman lazım. yoksa olmaz o iş. çok da kafa yoracak bir şey değil işte ama merak yani. belki iyi bir insan olmayı başarırsanız bu sene kapri-çorap-ceket kombini yapmış hoş adamlar size de görünebilir, o yüzden siz yine de incelikli davranın.

son söz olarak, giyim kuşam çok önemli. aksini iddia etmiyorum. benim de hobim sayılır.



*adana dili ve edebiyatı' nda "herhalde,sanırım,göründüğü kadarıyla" anlamına gelen deyiş.

0 confession: