12/10/2009

88


-içine dahil olduğum neslin yeganeliğine her seferinde gönülden inanıyorum. olabilecek her türlü cins insan bir araya toplanıp, abi doğuyoruz demiş ve bugünlere gelinmiş. ne zaman birine ilkokulda pavırrencırscılık oynadığımızdan bahsetmeye kalksam illa ki onların da oynamış olduğunu öğreniyorum. bunu illa öğrenmek gerekmez tabi o dönemin çocukları o zaman ne izliyorsa onun etkisi altında olacak da; bu aynılık bambaşka bir aynılık, oyunun şekli metotlar da aynıymış. genelde biraz daha baskın tipler rangers oluyor ( ayıptır söylemesi ben hep yeşil ranger olurdum), kızlar arasında da tabi ki sınıfın ecesi, cansusu pembe, sarı rencır olurken diğer kızlar ve geri plandaki çocuklar anca pati patrol olabiliyorlar. pati patrol' ler ne salaktı değil mi? bu arada ece ve cansu' dan kastımı anladığınızı yalnızca tahmin etmiyorum, neredeyse emin gibiyim. göğüslerine vurunca ölürdü pati patroller. şimdi bunların böyle bir tüp içinde görev aldıklarını bir başları vardı. (head manager) işte benim gözümde çocukken allah öyle bir şey olarak canlanırdı. yeşil; nam-ı diğer johhny, robotunu grennesaur diye çağırırdı diye hatırlıyorum diğer hatırladığım ise sarının kendisininki çağırırken seyburtut kaplanı demesiydi. rangerslarımız sonradan ninjalık mertebesine erişmişlerdi. sonra bir yerde bizim zamanımızdaki pempe ranger kimberly' nin trafik kazasında öldüğünü öğrenip kahrolmuştum. ama ona gelmeden önce beni asıl kahreden olay, yeşil ranger' ın hayatının bir mumun yanıp tükenmesi sürecine bağlanması ve sonunda ölmesiydi. sonrasında beyaz ranger olarak dönmüştü ve ben de tabi ki pavırrencırscılık oyunununda artık beyaz ranger' dım. şimdi bunları hiçbir yere bakmadan hatırladığım kadarıyla yazdım, gayet yanlış hatırladıklarım olabilir. ama pavırrencırscılık nedir allah aşkına, öğretmenlerimiz bizim için üzülmüş müdür zamanında çok merak ediyorum.

-çocukluk oyunlarımızdan devam edesim var çok. ilerleyen yıllarda biz"mor menekşe menekşe bizden size kim düşe" diye çılgın bir oyun oynuyorduk. allahım bu oyun için ciddi anlamda çıldırıyordum. böyle iki grup olunurdu. ondan sonra eller sıkı sıkıya tutulur, karşı taraftan bir kişi koşa koşa gelir, o iki tutuşan eli delip geçmeye çalışır; geçebilirse açtığı ellerden birini kendi ekibine götürürdü aksi takdirde de kendisi o gruba dahil olurdu. cidden hafife alınmasın deli güzel oyundu bu. tabi ki genelde hep aynı gruplar olur kimin iyi olduğu bilinir, içten içe onlar gruba alınmak istenirdi.

-bir de dansa davet vardı ki aman allahım resmen büyüdüm de küçüldümcülük. böyle bir şarkı mı ne söylenir o bitince sırayla herkes eş olmak istediği karşı cinse yönelirdi. teklif edilen karşı cins ya kabul eder ya da dalga geçerdi. sonra eşleşenler böyle bir sıra halinde yan yana gelir diagonal bir şekilde el ele tutuşur, eş olamayan çürük elmaları o sıranın içinden geçerip sırtlarına vurularak yalnızlıkları bir kez daha vurgulanırdı. öyle değil miydi?! yoksa ben oc' de mi okudum ilkokulu?!

-microsot outlook. tek işlevinin bana hayatı zorlaştırmak olduğunu çok iyi biliyorum. internetten resmi kaydedeceğime; aceleyle elim bir alttaki, sana eriştiren butona kayıyor ve.. her seferinde aynı hüzün. bir an önce seni kapatacağım anın gelmesini beklemek zorunda kalıyorum. sevmiyorum seni outlook, bedsin,garasın, gaknemsin!

-son olarak nemlenmeyen el avlusu icat edilsin ya da nem tutmayan, bilemiyorum. çok üzülüyorum.

2 confession:

Adsız | 10 Aralık 2009 21:33

neymiş eceymiş cansuymuş bu tip konusmalar cok ayrımcı yadırgayıcı gelıo gozume sankı donemın populer kızzları sırf populerler sevılıolar cok goz onundeler dıye yıllarca ıcten ıce tutulmus kın bu yasa gelınce amaan ne salaklardıya mı donusuo sasırdım ustelık bunu yazan bı yesıl/beyaz ranger..evet pembe ranger dım (gözüne siyah bant çekilmiş 3. sayfa haberi sımayley)

nk | 13 Aralık 2009 22:55

mavi rencır olduğunu hiç bilmiyor idim, vesile oldu bak! (: