
-otobüste samimiyetin dozunu kaçıran çocuk. var böyle bir kavram. bir halk otobüsünde hayal edin kendinizi. önünüzde ise annesi veya babasının yanında oturan fırlama çocuk. eğer bu çocuğun sevimliliğine bir an için kanar da göz teması kurarsanız yandınız demektir. ondan sonra gözünüzü kaçıracak yer arayın artık. ben yolculuk boyunca bu stresi kaldıramam. hata veririm; çünkü otobüsteki büyük şirin abi hiç olmadım. sıkılırım. ama o velet hep fazlasını ister. sürekli arkasına döner. bir aşama üstünde ise elini kolunu uzatmaya, koltugun üstünde dizleri üstünde durur şekilde takılmaya başlar. o yüzden mümkün olduğunca gudubet görünün ki bu yorucu iletişim başlamadan bitsin. istersen hiç başlamasın şiiri herkese gelsin.
-çocukken bir arkadaşımın evinde akvaryum vardı. ama biraz çılgın büyükçe bir şeydi. biz ikimiz, ailesi evde olmadığı zamanlar o balıklara az işkence etmezdik. şu an aklıma gelen en büyük işkencelerden biri, bir su bardağına maksimum balık sığdırmaca oyunu idi. balıklar böyle aynı istanbul halkının metrobüsteki hali gibi bir bardağın içinde sıcak yakın temas kurardı. bir de ben hayvanları çok severdim o yüzden neden yapardık bunu hiç bilmiyorum.
-geçen hafta yere tüküren kadının bünyemde yarattığı şoktan daha büyük bir şok varsa o da 5 yaşında ayakkabısının arkasına basarak giyen ve yere tüküren çocuktur. geleceğin magandası yetişiyor da o teyzeye sormak istedim,teyzem nerelerde kayboldun sen?!
-alpay erdem twitter hesabı açtığından beri, uykusuz' daki köşesi benim için anlamsızlaştı. ordan her gün her an yazıyor zaten. uykusuz' a da kıytırık şeyler kalıyor sanki.
1 confession:
sizde kesin olmuştur bu zaten, trendy ailesiniz sonuçta 8)
Yorum Gönder