10/05/2010

suat şaşmaz


-suat suna ile vatan şaşmaz' ın aynı insan olduklarından neredeyse emin gibiyim. dünya üzerinde herkese sevgi besleyebilirim, yüreğim o kadar geniş. adeta bir öğretmen gibiyim. çevremi aydınlatırken kendim eriyorum. o beybi bi hareketlenme oldu bende. yok yok hiç merak etmeyin. gayet de pis bir insanım. ama birçok insanı sevebiliyorum. ama ne suat suna' ya, ne de vatan şaşmaz' a karşı bir ekmek kırığı kadar sempati besleyemiyorum. takdir edersiniz ki ikisinden ayrı ayrı insanlar olarak bahsetmeme lüzum yok, zaten ikisi aynı ve bir kişi. suat şaşmaz. bu iki adamcağız ne yapsa olmadı arkadaş. vatan şaşmaz' ın sorununu az biraz tahmin edebiliyorum. gerçekten saçları ile ilgili çok büyük bir problemi var. muhtemelen saçları bir kalıp ve gece yatarken çıkarıyor.ve yıllardır bu imajdan asla vazgeçmiyor. normal hayatta da; ya düşerse gerilimi ile çevresine negatif enerji saçıyor; fakat suat' ın sorunu ne hiç bilemedim. suratının tavayla vurulmuş gibi yayvan olması mı yoksa aynı saç yanılgısına düşmüş olması mı yoksa gibi melike' yle evlenmesi mi çok muğlak. buradan görüyorum kemanı bile sevmiyor onu. neden ben diyor? bu suat şaşmaz kişisi farkındaysanız bazen oyunculuğa ağırlık veriyor, bazen müziğe bazen sunuculuğa. ama ne yapsa olmuyor; tuz gibi bir şey eksik kalıyor hep.

-karga tulumba. türkçe, sanırım benim için bir fetiş. resmen hastasıyım. adeta aşığım. deyişe bak; karga tulumba.

-bir diğer fetişim de trenchcoat. her türlüsünün hastasıyım.

-evet iki fetişim de birbirinden çok alakasız.

-bilgisayardan bir şey silmek o kadar büyük tutkum ki. allahım, bana bu kadar basit ve sürekli tekrarlayabileceğim bir tutku verdiğin için devamlı şükrediyorum sana. hayattan başka hiçbir şey istemiyorum. mütemadiyen siliyorum. mütemadiyen saklıyorum; çünkü biliyorum ki bir gün ben onu sileceğim. müzik klasörlerini düzenliyorum, görselleri, fotoğrafları. sürekli ayıklıyorum, sürekli silme imkanları yaratıyorum kendime. ama asıl orgazm yaşadığım an ne biliyor musun? silmeden önce hafızaya bakmak ne kadar boş yer var diye. sonra bir de sildikten sonra bakmak. ve o aradaki fark, o azalışın cigabaytlara dökülüşünün kadifemsi tadı.
bak yazınca bile fena oldum.

-normal hayatta da yapıyorum bunu. illa ki sanal olmak zorunda değil. dergiler mesela. bir süre tutuyorum aldığım dergileri, sonra bir fasıl içinden ayıklamalar yapıyorum. o dergiyi neden almışsam sadece o kısmını tutuyorum ve sonra gün geliyor onu da atıyorum. adeta zevkimi aylara yayıyorum.

- bir yerde bilmediğim bir grubun şarkısını dinledim ve bayıldım diyelim. işte o an sanıyorum ki ben o grubu her şeyiyle seveceğim, her şarkısı beni mutluluk ırmaklarında yüzdürecek. hemen indiriyorum diskografisini. evet o şarkının içinde olduğu albüm ile de asla yetinmiyorum, gelmişi geçmişi ne varsa sahip olmalıymışım hissine kapılıyorum. sonra başlıyorum dinlemeye, bir albüm kötü çıkıyor mesela. diyorum ki, bu geçişi albümleriymiş zaten ondan kötüymüş; sonra 2, 3 derken bakıyorum ki adamlar birer şarkı yapıp yapıp yatmışlar. adeta türk popçusu kıvamında bir kliplik albüm yapar gerisinde de keyfime bakarım hacı sloganıyla yaşamışlar, işte o an zamanıma ve heyecanıma biraz üzülüyorum. toy hissettiriyorlar bana. ama sonra ne oluyor? evet bildiniz. mis gibi siliyorum hepsini.

-kabul edersiniz ki; izleyici sayısını gizleyen, ifşa etmeyen blogger biraz değil baya bir çekinilesi.

-tam tuvalete oturdun diyelim, çok sıkışmışsın. belki de büyük abdest'e çok yakınsın. bırakıyorsun kendini. sonra bir an gözün tuvalet kağıdının olması gereken kağıtlığa takılıyor. ama; orada yalnızca saman renginden hallice bir rulonun takılı olduğu görüyorsun. o an çok keskin değil mi?

-daha önce de yazmıştım. ay ışığında saklıdır filmini, film müziğini, bana hatırlattığı her şeyi çok seviyorum. istiyorum ki filmi izlemeden de o nostaljiyi yaşayayım. genelde eski şebnem ferah'ı özlediğim anlara denk geliyor bu anlar. açıyorum ay ışığında saklıdır' ı dinlemeye başlıyorum. her seferinde elimdeki versiyonu düzelecekmiş hissine kapılıyorum ama şarkı yine ortadan bir yerden başlayarak vuruyor belime kırbacını. olsun yine de dinlemeye değer. devam ediyorum. işte o anda azrailim geliyor kendi. dakikalar 1:06' yı gösterdiği anda o soğuk, muhtemelen dudaklarında kekremsi gri bir ruj olan bir kadın son derece soğuk bir tonla şeboistnet.com diyor. işte ben o anda dağılıyorum. canımın çektiği o ana lanetler savuruyorum. deneyimlemek istersen buyur; ay ışığında saklıdır.

4 confession:

nk | 9 Ekim 2010 17:57

görselin adına dikkatini çekerim :]

BiPass | 11 Ekim 2010 12:20

şeboistnet.com diyen adamdan daha kötüsü, es kaza bir azeri sitesinden indirilmiş rihanna şarkısının ortasında çok seksi olduğunu düşündüğü bir ses tonuyla "big az" deyip tüylerimi diken diken eden; beni şarkıı indirmekten, rihannadan ve hatta insanlığımdan soğutan adamdır

nk | 11 Ekim 2010 16:02

ya o bana bazı türk parçalarında da denk geliyor çılgın bir vurgusu var cidden.

kanzavuri | 12 Ekim 2010 14:00

şeboistnet.net diyen kızın sesi küçük sırlardaki ceylan mı ne o kızın sesi!?