11/21/2010

giden sevgiliye verilen ayarların şarkıcısı


-telefona bırakılan bir çağrıdan ya da bir arkadaştan ilk kez gelen mesajdan onun numarasını kaydediyorsun, başındaki +90' nı da kaydediyor ya; işte ben katiyen o şekilde kaydedilmiş bir numarayla huzur bulamam. uykularım kaçar. o baştaki +90 illa ki silinecek.

-facebook'ta gizlediğim insanı unutup da üzerinden baya zaman geçince hiç sesi solu çıkmıyor öldü mü acaba diye merak etmem. ah bu ben.

-bayramda fasıla gittim. fasılda dansöz vardı. hani bir çok insan, palyaçolardan korkar ya için için. işte ben de aynı şekilde dansözlerden korkuyorum. bu dünyada gerçekten baş etmemiz gereken bir şey varsa cicişler; o da dansöz öz güvenidir. allahım kadın sataşıyor da sataşıyor, ben yerimde gerim gerim oturdukça iyice şımardı - tabi buldu benim gibi ürkek ceylanı- öhöm. üstüme çıkacaktı az kalsın. o üstüme çıktıkça ben mimicik kaldım. en sonunda bir de " utandın mı?" diye rencide etmesin mi?! abaaoouuvv. ablacım sen orada neler yaptığının farkında mısın? bir kere biz hepimiz pantolonlu gömlekli otururken sen bikini gibi bir şeyle takılıyorsun. öz güven tam. o yetmiyor, çılgınlar gibi mutlusun. coştukça coşuyorsun. lütfen. şartlarımız eşit değil.

-bayramda beyaz şov'da demet akalın' ın olacağına dair tanıtım yapılırken " giden sevgiliye verilen ayarların şarkıcısı" gibi şeyler kullanmışlar. tamam zaten kadının başka bir misyonu olmadığını hepimiz biliyoruz ama ne bileyim, böyle resmiyete dökülmesi..

-antep fıstığı nasıl da can. çocukken, kabuğunu dişlerimle açtığımda babam hep müdahale ederdi ve ben onun baktığı zaman tırnaklarımla açıp yerken, öyle yediğime ikna olduğu anda hemen yine dişlerimle açmaya başlardım. onun o tuzlu tadının dudaklara bulaşması. kabuğunun gitgide dudaklarda koyu bir renk bırakması. bunlar olmazsa ne anladım ben o işin keyfinden.

-ne zaman ailemin yanına gitsem illa ki çocukluğumun muhabbeti açılır. bazen onlar anlatır ben hatırlamam ama çoğunlukla ben anlatırım onlar hatırlamaz. mesela anneme " annö sön bono böylö böyle yopordon" derim, annem de "yaa, yapmamışımdır be" der. bu sefer de aklıma şey geldi. ortaokul zamanı - yani ailemle yaşadığım son zaman dilimi- arkadaşlarla bir şey yapılacaksa bir yere gidilecekse; o ortama illa ki gidebilen çocuk ben olurdum. herkesin olmasa bile çoğunluğun ailesi son anda izin vermez göndermezlerdi. bir zaman sonra bu bende takıntı haline gelmişti. ulan herkesin çocuğu kıymetli de ben mi kıymetsizim be beni niye her yere yolluyorlar? o_O pskolojisi oluşmuştu. ahaha psikolojiye gel. bayramda anlattım yarım saat güldüler.

-bir keresinde de babama günlerce öndeki sert kısmı tam kıvrık şapka aratmıştım. priene' ye okul gezimiz vardı ve o şapkanın o geziye yetişmesi gerekiyordu. bakmadığımız dükkan sormadığımız yer kalmamıştı. ama bulamıyorduk. en sonunda rengi güzel ama önü düz bir şapka alıp onun ön kısmını birkaç gün iple bağlı tutmak suretiyle kıvrık olmasını sağlamıştık ve anca o zaman huzur vermiştim.

-çok bilene leylek kaçar (kol,08).
çocukken ben mandolin çalıyordum. 23nisanlarda çıkıyor coştukça coşuyorduk.gurbette yorgun düştüm be ceylan hasret tükettim bittim be ceylan. en favori parçamızdı. sokakta biri görse sen ne çalıyorsun be kızanım derdi hemen. mandolin deyince de ne mandalin mi keh keh diye esprisini yapmadan geçmezdi. sonra müzik hocası çıktı bu çocuk gitara geçsin daha da iyi yapar dedi. sonra ben geçtim gitara. türlü çeşit kursa gittim ama yok cık olmadı. hep bir yere kadar sevebildim gitarı. belli ki akdeniz akşamları bana göre değildi. oysa ki mandoline devam etmiş olsam şu an belki de bir mandolin virtüözüydüm. müzik kariyerimi bitiren hep o kadın bence. benim hiç suçum yok çünkü bence. evet.

-annem, " sen şimdi baya seneye para falan mı kazancan?" diye sordu bayramda. aa dedim. ne oldu beğenemedin mi dedim. yok yani bana hep sen sonsuza kadar okucakmışsın gibi geliyodu. ondan yani dedi.
ondan sonra okul beni baydı deyince nazım hep mızmız oluyor.

-geçenlerde bir fan sitesinde bir hayran tarafından çizilmiş şebnem ferah portresi gördüm. sürekli denk geldiğim bir vakayı anımsattı bana yeniden. şimdi bu çizimler çoğunlukla - her ne kadar sevgi ve emekle yapılırsa yapılsın- iğrenç oluyor. mesela bu resimdeki bayan, şebnem ferah'tan ziyade daha çok bir tuğçe san-seher dilovan kırması olmamış mı?
referans vermeyip dedikodunun sonsuz enerji ırmaklarına dalıyorum izninizle.

5 confession:

black | 21 Kasım 2010 21:47

aa şaşordom bak, ben de o +90 olmadan edemiyorum, yoksa ekliyorum.

black | 21 Kasım 2010 21:54

bir de fan-art'ın en üzücü kurbanlarından biri de amy lee bence. yazık oluyor. çok katılıyorum.

Adsız | 21 Kasım 2010 22:18

fbta gizli insana bakma takıntısı, çok ben (:

Cansu | 21 Kasım 2010 23:46

<3

nk | 23 Kasım 2010 02:59

canlarım <3