geçen sabah uyandım. iş hayatındaki 2. ayımı bitirmiş olduğum noktada, daha ne kadar bu şekilde yaşayacağımı düşündüm. dedim iyimser bir ihtimalle 55 yaşında emekli olsam, kaldı 31 sene 7 ay. dedim
iyi,
iyi. iş hayatının net bir özeti; "akşamları bir kaç saat yaşayabilmek için gündüzlerini satmak" değil mi? akşam gel, ölümüne yorgun ölümüne halsiz.
çarşamba gecesi 9.30' da uyudum. perşembe sabahı yine mutsuzdum. perşembe sabahı kalktığımda,
bu gece daha erken yatacağım ulan diye düşündüğüm noktada dedim
sakin. daha erken kaçta yatacaksın?perşembe akşamı ise hiçbir şey yaşanmamışçasına 10.30' da yattım.
çok değil, 7-8 ay öncesine kadar süren 5 yıllık hayatımın, bugünlere ulaşmak için yaşanmış olması saçmalığın daniskasıymış meğer. henüz mezun olmayan insanların okul ile ilgili iletilerini görüyorum ve acı bir ifadeyle yaşadıklarının hepsinin benimkileri yaşamak için olduğunu düşünüyorum.
bunları dediğime bakma, bence çalışmak gerçekten okuldan daha güzel. özellikle kendi üniversite tempomu düşününce. 4 yıl boyunca her akşam yapması gereken bir şeyler olunca bir insanın, akşamların boş olduğu iş hayatına güzel demesi de beklenmeyen bir şey olmasa gerek.
ama yine de tüm bu durum, öğlen 2 civarında içime dolan
ne yapıyorum lan ben burada? o.
O hissiyatını değiştirmiyor.
insanın istediği şeyleri izleyebilmesinin, istediği yerlere gidebilmesinin, istediği şeyleri dinleyebilmesinin imkanı yok bu hayat düzeninde.
dün gece tv izlerken biraz uzanayım gibi masumane bir düşünce üzerine cumartesi akşamı 9' da uyuyarak şahsi rekorumu kırdığımdan bahsetmiş miydim?
-nasıl ki su elde edilebilmesi için hidrojen ve oksijenin net bir oranda birleşmesi gerekiyorsa; aynı şey
tahin-pekmez karışımı için de geçerli. haş-iki-o kadar net diyemesem de, tahinin biraz daha fazla olması gerektiğini söyleyebilirim. tahin3-pekmez2 ya da 5tahin-3pekmez tarzı bir tarif verebilirim.
-firmada iş yaptığımız bir adam var. ismi
kahraman kral. adamın yüzüne yüzüne gülmemek için zor tutuyorum kendimi. tamam ataerkil bir toplumuz ama soyadın kral ise de çocuğuna kahraman ismini koymayacaksın. oldu olacak
kralların koy adını.
-geçende çok ciddi bir şekilde
müzik dinlemek büyük günah diyen insan gördüm.
-
lastfm' de
led zeppelin sayfasını geziyordum.
lastfm kullananlar bilir, grup sayfalarına girdiğinde o grubu en çok kim dinlemiş görebiliyorsun. ve ben o gün, 130.000 kez
led zeppelin dinlemiş insan gördüm. insanın sadece bir grubu bu kadar dinlemiş olması mümkün mü yahu?
-müzik dinlemek büyük günah diyen adamın bakış açısından, üstteki adamın yatacak yeri yok değil mi? toprak bile kabul etmez onu aslında.
-şantiyede geçen 1. ayın sonunda insanlığa olan inancımı tamamiyle yitirdim.

-orta okuldayken ev ekonomisi dersinde halı ördürürlerdi ya hani, allah onları bildiği gibi yapsın. o halı ne kadar dikkat edersen et, ortaya doğru daralır ve saçmalardı. sökersen ve bu sefer çok dikkat edeceğine dair tam bir inancın olsa da sonra bir bakarsın, yine ince belli bir halın var. makrome ile yaptırılanlara değinmek bile istemiyorum.
-diş fırçasını üç ayda bir değiştirmeliyiz diye bir kural var ya. ne kadar tırt. of sinir oluyorum, sevgili diş doktorları üç ay çok kısa bir süre, bunun diş fırçası firmalarının bir oyunu olduğunu itiraf edin artık. neyse ben yine de değiştirmeye çalışıyorum. ama -bir takım dayatmalar sonucu eskimiş olduğuna karar verilen- diş fırçalarını mutlaka bir yerlerde kullanabileceğime dair sonsuz bir inanç taşıyorum. çoğunlukla da ayakkabı terlik falan temizlerim bunla ben diye atamıyorum.
sevgiler.