12/24/2011

kumkuat

1

bugün günü birlik, datça' ya gezmeye gittim. daha önceki seferlerde eski datça' ya gitmemiştim, büyük hataymış. orayı böyle katlayıp cebime atayım istedim o kadar güzel.
sonra da bahçesi fidanlık olan bir adamın evine girdik ve o mükemmel ötesi canlıyla tanışmam tam da o ana tekabül etti. dedim bu ne? dedi kumkuat. dedim bir daha söyle. mükemmel ferahlatıcılıkta olduğu iddia edilen meyve sularının reklamlarından bir sahne gibiydi.
işte o anda ağzıma bir kumkuat attım. böyle bir meyvenin varlığından haberdar olmayan tek insan evladı ben miymişim bilmiyorum ama bugüne kadar çok şey kaçırmışım. yediğim andan itibaren çizgi filmlerdeki gibi rengarenk kalpler havada uçuştu. erik büyüklüğünde minyatür portakalımsı, mandalinamsı bir meyve ve kabuklarıyla bütün bütün atıyorsun ağzına. diğer turunçların kabuğundaki alkolik acılık kesinlikle yok, bir de üstüne yedikten sonra bir süre nefesine güzel bir koku veriyor.

teşekkürler evren bize böyle bir meyve verdiğin için.

*günü birlik datça' ya gidilen bir hayata durup durup güldüğümü söylesem siz de hak verirsiniz bence.

12/15/2011

epic boss is epic

1

patron şantiyede ne yapıyorum ne ediyorum diye hal hatır soran bir mail atmıştı, onun üstüne benim cevabımla aramızda bir hoşluk oluştu derken son cevap mailinde yazdığını aynen aktarıyorum;

"Boş vaktin olursa farklı sauna, hamam tasarımları yaparsan iyi olur başka projelerimizde kullanmak için J"


evet, çünkü ben boş zamanlarımda hep 4'e 4' lük ya da 5'e 5' lik (ya da her ne haltsa)  odalar çizip, içlerinde çılgın farklı hamamlar saunalar hayal ederim; huyum kurusun.
*sonundaki gülen surat da yatmadan önceki yüz fırça darbesi

12/14/2011

ben himalaya tuzunu yalnız sana yakıştığı için severim

1

insanlar nelerle uğraşıyor bunlar nelerle uğraşıyor? alttaki dörtlüğü parayı bulup da yaşam gurusu kesilen herkese ithaf ediyorum;

sabah kahvaltıdan önce yeşil suyu
yemeklerinde himalaya tuzu
doğumunda yaşam koçu
gel gör beni havyarlar neyledi



haber için; tık

bu ara milliyet.com.tr' yi msntr ile aldattığım söylenebilir.

12/04/2011

ev ekonomisi dersinde ortaya doğru daralan halı

4

geçen sabah uyandım. iş hayatındaki 2. ayımı bitirmiş olduğum noktada, daha ne kadar bu şekilde yaşayacağımı düşündüm. dedim iyimser bir ihtimalle 55 yaşında emekli olsam, kaldı 31 sene 7 ay. dedim iyi, iyi. iş hayatının net bir özeti; "akşamları bir kaç saat yaşayabilmek için gündüzlerini satmak" değil mi? akşam gel, ölümüne yorgun ölümüne halsiz.
çarşamba gecesi 9.30' da uyudum. perşembe sabahı yine mutsuzdum. perşembe sabahı kalktığımda, bu gece daha erken yatacağım ulan diye düşündüğüm noktada dedim sakin. daha erken kaçta yatacaksın?perşembe akşamı ise hiçbir şey yaşanmamışçasına 10.30' da yattım.
çok değil, 7-8 ay öncesine kadar süren 5 yıllık hayatımın, bugünlere ulaşmak için yaşanmış olması saçmalığın daniskasıymış meğer. henüz mezun olmayan insanların okul ile ilgili iletilerini görüyorum ve acı bir ifadeyle yaşadıklarının hepsinin benimkileri yaşamak için olduğunu düşünüyorum.
bunları dediğime bakma, bence çalışmak gerçekten okuldan daha güzel. özellikle kendi üniversite tempomu düşününce. 4 yıl boyunca her akşam yapması gereken bir şeyler olunca bir insanın, akşamların boş olduğu iş hayatına güzel demesi de beklenmeyen bir şey olmasa gerek.
ama yine de tüm bu durum, öğlen 2 civarında içime dolan ne yapıyorum lan ben burada? o.O hissiyatını değiştirmiyor.
insanın istediği şeyleri izleyebilmesinin, istediği yerlere gidebilmesinin, istediği şeyleri dinleyebilmesinin imkanı yok bu hayat düzeninde.

dün gece tv izlerken biraz uzanayım gibi masumane bir düşünce üzerine cumartesi akşamı 9' da uyuyarak şahsi rekorumu kırdığımdan bahsetmiş miydim?

-nasıl ki su elde edilebilmesi için hidrojen ve oksijenin net bir oranda birleşmesi gerekiyorsa; aynı şey tahin-pekmez karışımı için de geçerli. haş-iki-o kadar net diyemesem de, tahinin biraz daha fazla olması gerektiğini söyleyebilirim. tahin3-pekmez2 ya da 5tahin-3pekmez tarzı bir tarif verebilirim.

-firmada iş yaptığımız bir adam var. ismi kahraman kral. adamın yüzüne yüzüne gülmemek için zor tutuyorum kendimi. tamam ataerkil bir toplumuz ama soyadın kral ise de çocuğuna kahraman ismini koymayacaksın. oldu olacak kralların koy adını.

-geçende çok ciddi bir şekilde müzik dinlemek büyük günah diyen insan gördüm.

-lastfm' de led zeppelin sayfasını geziyordum. lastfm kullananlar bilir, grup sayfalarına girdiğinde o grubu en çok kim dinlemiş görebiliyorsun. ve ben o gün, 130.000 kez led zeppelin dinlemiş insan gördüm. insanın sadece bir grubu bu kadar dinlemiş olması mümkün mü yahu?

-müzik dinlemek büyük günah diyen adamın bakış açısından, üstteki adamın yatacak yeri yok değil mi? toprak bile kabul etmez onu aslında.

-şantiyede geçen 1. ayın sonunda insanlığa olan inancımı tamamiyle yitirdim.

-orta okuldayken ev ekonomisi dersinde halı ördürürlerdi ya hani, allah onları bildiği gibi yapsın. o halı ne kadar dikkat edersen et, ortaya doğru daralır ve saçmalardı. sökersen ve bu sefer çok dikkat edeceğine dair tam bir inancın olsa da sonra bir bakarsın, yine ince belli bir halın var. makrome ile yaptırılanlara değinmek bile istemiyorum.

-diş fırçasını üç ayda bir değiştirmeliyiz diye bir kural var ya. ne kadar tırt. of sinir oluyorum, sevgili diş doktorları üç ay çok kısa bir süre, bunun diş fırçası firmalarının bir oyunu olduğunu itiraf edin artık. neyse ben yine de değiştirmeye çalışıyorum. ama -bir takım dayatmalar sonucu eskimiş olduğuna karar verilen- diş fırçalarını mutlaka bir yerlerde kullanabileceğime dair sonsuz bir inanç taşıyorum. çoğunlukla da ayakkabı terlik falan temizlerim bunla ben diye atamıyorum.

sevgiler.